Türkiye'nin Adresi [Metin Eloğlu]

-I- tavsayan bir rüzgârdaki hadilik sudaki buğulanıma direniş gece indi miydi ot güne upuzuyor geceye daha yıl var peki ne bu hırsız merdiveni bir de oturasılık tutturdun tam giderayak —inim inim gözleri— yahu silme ısırgan buralar, azıcık çömel peki güze doğru istanbul’da bir kuş öter yazları kuş ne, yaz niye, istanbul nere a deli burası önce türkiye, sonra pompei’nin son günleri -II- pıyrım pıyrım bir deniz hırpani bir gökyüzü nereden bulup döşerler salıncakta bebeler çünkü’lerin, ya da’ların savsağında hani’celer, belki’celer, ama’calar gözleri güme gidiyor ilk, gitsin mi sen oğlusun sonra bir bacağı yitiyor, ellerini alakoyuyorlar dişleri hiç mi hiç, dişleri de olsa mıydı ciğerine takıyor bir sabanı, üç evlek öteye çekeliyor bir yayan yulaf sepeliyor yarısı kendi barsağı köpürmüş tezeklere dalağı dökülüyor, kelliği bir kentiçi kavşağında buluyoruz son ne yüreği ne şahdamarı ne kirpiği onu sap, sen oğlusun -III- et kılçık yoğrumları bu ya daha da inceltemezsin zarganaları su dinik a...

Ölmek [Ahmet Haşim]


Firâz-ı zirve-i Sinâ-yı kahra yükselerek
Oradan,
Oradan düşmek, ölmek istiyorum
Cevf-i ye's-âşinâ-yı hüsrâna...

Titrek
Parıltılarla yanan bir mesâ-yı mezbaha-renk
Dağılırken suhûr-u uryâna
Firâz-ı zirve-i Sinâ-yı kahra yükselerek
Oradan,
Oradan düşmek, ölmek istiyorum
Cevf-i ye's-âşinâ-yı hüsrâna...

Kanlı bir gömlek
Gibi hârâ-yı şemsi arkamdan
Alıp sürükleyerek
O dem ki refref-i hestîye samt olur kâim
Ve bir günün dem-i âlâyiş-i zevâlinde
Sürüklenir sular âfâka şu'le hâlinde
O dem ki kollar açar cism-i nâ-ümîde adem,
Bir derin sesle ´´Haydi!´´ der uçurum,
O dem,
Firâz-ı zirve-i Sinâ-yı kahra yükselerek
Oradan,
Savt-ı ümmîd-i kalbi dinlemeden
Cevf-i hüsrana düşmek istiyorum.

Ahmet Haşim

Şiirin Tahlîli

Ahmet Haşim’in “Ölmek” adlı şiiri, Servet-i Fünun’dan Fecr-i Ati’ye ve özellikle de Saf (Öz) Şiir anlayışına evrilen Türk edebiyatında, bireyin ruhsal dünyasını yoğun imgelerle aktaran bir eserdir. Şiirde ölüm, bir son olmanın ötesinde, kurtuluş ve bir tür arınma olarak tasvir edilir. Şimdi, şiiri tema, imgeler, yapı ve duygusal atmosfer açısından inceleyelim:


1. Tema: Ölüm ve Yeis

Şiirin ana teması, ölümün arzulanması ve bunun bir kurtuluş aracı olarak görülmesidir. Şair, hayatın getirdiği yeis (karamsarlık) ve hüsrandan (hayal kırıklığı) sıyrılmanın yolu olarak ölümü tercih etmektedir. Ancak bu ölüm, sıradan bir ölüm değil; yükseklere (Sinâ Dağı’na) çıkarak zirveden düşmeyi ifade eden dramatik ve trajik bir ölümdür. Bu durum, şairin içinde bulunduğu ruh halinin derin bir metafizik sorgulamaya dönüştüğünü gösterir.


2. İmgeler ve Semboller

Şiirde kullanılan imgeler, yoğun bir anlam dünyası kurar ve okuyucuyu derin bir düşünceye sevk eder:

  • “Firâz-ı zirve-i Sinâ” (Sinâ Dağı’nın zirvesi): Sinâ Dağı, dini ve mitolojik bir çağrışımla yücelik ve ilahi olanı temsil eder. Şair, kahra yükselerek (acıya, çaresizliğe doğru yükselmek) zirveye varmak ister. Bu, maddi dünyanın ötesine geçme arzusunu simgeler.

  • “Mesâ-yı mezbaha-renk” (kanlı akşam): Akşam vaktinin mezbaha (kan dökülen yer) ile ilişkilendirilmesi, yaşamın sonunu ve ölümü çağrıştırır. Akşam, hayatın karanlığa ve sona doğru ilerleyişini ifade eder.

  • “Kanlı bir gömlek gibi hârâ-yı şems” (kanlı bir gömlek gibi güneşin harı): Burada güneşin batışı, şairin kendini ölüm anına sürükleyişini ve ölümün sıcak, kavurucu etkisini yansıtır.

  • “Cevf-i hüsran” (hayal kırıklığının boşluğu): Şair, hayatın boşluğunu ve hayal kırıklıklarının derin etkisini ölümle doldurmak istemektedir. Bu, nihilistik bir yaklaşımın izlerini taşır.


3. Şiirsel Yapı

  • Şiirde klasik nazım biçimlerinden ziyade serbest bir yapı göze çarpar. Dizeler belirli bir ölçü ve kafiye düzenine sıkı sıkıya bağlı değildir. Bu, Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati’nin katı kurallarını terk ederek Saf Şiir anlayışına geçişin bir göstergesidir.

  • Tekrarlayan dizeler (“Oradan, oradan düşmek, ölmek istiyorum”), şairin saplantılı bir şekilde ölümü düşündüğünü ve bu düşüncenin bir mantraya dönüştüğünü hissettirir.


4. Duygusal Atmosfer

  • Şiir, derin bir karamsarlık ve melankoli ile doludur. Şairin yaşamdan kopma arzusu, okuyucuda hem bir tedirginlik hem de empati uyandırır.

  • Trajik güzellik: Ahmet Haşim, ölümü trajik bir şekilde romantikleştirir. Ölüm bir “kaçış” olsa da, estetik bir yükseklikle ifade edilmiştir.


5. Genel Değerlendirme

Ahmet Haşim’in bu şiiri, bireyin içsel sancılarını ve dünyaya duyduğu derin bıkkınlığı etkileyici bir üslupla dile getirir. Şairin kullandığı semboller ve imgeler, modernist bir duyarlılıkla zenginleşmiş ve okuyucunun ruhunda derin bir yankı uyandırmıştır. Şiir, aynı zamanda şairin kendi iç dünyasındaki fırtınaların dışa vurumu olarak da görülebilir. Ölümün bir kurtuluş olarak tasvir edilmesi, dönemin bireyci ve melankolik şiir anlayışını yansıtır.

Ahmet Haşim’in dilindeki ahenk ve semboller, bu eseri bir Saf Şiir örneği olarak edebiyatımızda önemli bir yere koyar.

Yorumlar