-I- tavsayan bir rüzgârdaki hadilik sudaki buğulanıma direniş gece indi miydi ot güne upuzuyor geceye daha yıl var peki ne bu hırsız merdiveni bir de oturasılık tutturdun tam giderayak —inim inim gözleri— yahu silme ısırgan buralar, azıcık çömel peki güze doğru istanbul’da bir kuş öter yazları kuş ne, yaz niye, istanbul nere a deli burası önce türkiye, sonra pompei’nin son günleri -II- pıyrım pıyrım bir deniz hırpani bir gökyüzü nereden bulup döşerler salıncakta bebeler çünkü’lerin, ya da’ların savsağında hani’celer, belki’celer, ama’calar gözleri güme gidiyor ilk, gitsin mi sen oğlusun sonra bir bacağı yitiyor, ellerini alakoyuyorlar dişleri hiç mi hiç, dişleri de olsa mıydı ciğerine takıyor bir sabanı, üç evlek öteye çekeliyor bir yayan yulaf sepeliyor yarısı kendi barsağı köpürmüş tezeklere dalağı dökülüyor, kelliği bir kentiçi kavşağında buluyoruz son ne yüreği ne şahdamarı ne kirpiği onu sap, sen oğlusun -III- et kılçık yoğrumları bu ya daha da inceltemezsin zarganaları su dinik a...
Olvido [Ahmet Muhip Dranas]
tarih:
Bağlantıyı al
Facebook
X
Pinterest
E-posta
Diğer Uygulamalar
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Gün saltanatıyla gitti mi bir defa
Yalnızlığımızla doldurup her yeri
Bir renk çığlığı içinde bahçemizden,
Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan
Lavanta çiçeği kokan kederleri;
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar
Unutuşun o tunç kapısını zorlar
Ve ruh, atılan oklarla delik deşik;
İşte, doğduğun eski evdesin birden
Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven,
Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik
Ve cümle yitikler, mağlûplar, mahzunlar...
Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir
Kağıtlarda yarım bırakılmış şiir;
İnsan, yağmur kokan bir sabaha karşı
Hatırlar bir gün bir camı açtığını,
Duran bir bulutu, bir kuş uçtuğunu,
Çöküp peynir ekmek yediği bir taşı...
Bütün bunlar aşkın güzelliğiyledir.
Aşklar uçup gitmiş olmalı bir yazla
Halay çeken kızlar misali kolkola.
Ya sizler! ey geçmiş zaman etekleri,
İhtiyaç ağaçlı, kuytu bahçelerden
Ayışığı gibi sürüklenip giden;
Geceye bırakıp yorgun erkekleri
Salınan etekler fısıltıyla, nazla.
Ebedi âşığın dönüşünü bekler
Yalan yeminlerin tanığı çiçekler
Artık olmayacak baharlar içinde.
Ey, ömrün en güzel türküsü aldanış!
Aldan, geçmiş olsa bile ümitsiz kış;
Her garipsi ayak izi kar içinde
Dönmeyen âşığın serptiği çiçekler.
Ya sen! ey sen! Esen dallar arasından
Bir parıltı gibi görünüp kaybolan
Ne istersin benden akşam saatinde?
Bir gülüşü olsun görülmemiş kadın,
Nasıl ölümsüzsün aynasında aşkın;
Hatıraların bu uyanma vaktinde
Sensin hep, sen, esen dallar arasından.
Ey unutuş! kapat artık pencereni,
Çoktan derinliğine çekmiş deniz beni;
Çıkmaz artık sular altından o dünya.
Bir duman yükselir gibidir kederden
Macerası çoktan bitmiş o şeylerden.
Amansız gecenle yayıl dört yanıma
Ey unutuş! kurtar bu gamlardan beni.
- Ahmet Muhip Dranas
Şiirin Tahlîli
Ahmet Muhip Dranas’ın “Olvido” [Unutuş] şiiri, modern Türk şiirinin güçlü örneklerinden biridir ve zaman, geçmiş, aşk, hüzün, unutma ve hatırlama temalarını derin bir lirizmle işler. Şair, akşamüstü vaktini, insanın duygusal ve ruhsal çalkantılarının ortaya çıktığı, geçmişle hesaplaşmanın başladığı bir zaman dilimi olarak ele alır. Şiirin her bir bölümü, farklı bir duygusal yoğunluk taşır. Tahlilini detaylı olarak inceleyelim:
1. Şiirin Teması
Şiir, insanın geçmişle yüzleşme anını, hatıraların yeniden canlandığı ve hüzünle harmanlandığı bir duygu atmosferini ele alır. Akşamüstü, hem bir zaman dilimi hem de metaforik olarak hayatın "sonlarına" yaklaşmayı temsil eder. Şiir, hatırlamanın getirdiği acıyı, unutmanın kurtarıcılığını ve aşkın insan ruhundaki izlerini işler.
2. Anahtar İmgeler ve Anlamları
Şair, imgelerle zengin bir dil kullanır. Her imge, insanın duygusal ve ruhsal dünyasına açılan bir kapıdır:
Akşamüstü
“Hoyrattır bu akşamüstüler daima.”
Akşamüstü, geçmişin ağırlığını hissettiren bir zaman dilimidir. Günün sona ermesi, insanı yalnızlığı ve iç hesaplaşmalarıyla baş başa bırakır. Bu zaman dilimi, şair için "hoyrat"tır, çünkü insanı keder ve pişmanlıklarla yüzleştirir.
Lavanta Çiçeği ve Bohçalar
“Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan / Lavanta çiçeği kokan kederleri.”
Lavanta, nostalji ve geçmişin tatlı-acı kokusunu temsil eder. Bohça, insanın içinde sakladığı hatıralar ve duyguların bir sembolüdür. Akşamüstü, bu bohçayı açarak insanı geçmişle yüzleşmeye zorlar.
Doğduğun Ev
“İşte, doğduğun eski evdesin birden.”
Doğulan ev, insanın kökenine ve çocukluğuna dönüşünü ifade eder. Merdiven, lamba ve beşik, şairin çocukluk hatıralarını ve masumiyeti çağrıştırır. Ancak bu dönüş, huzurlu değil, pişmanlık ve hüzün doludur.
Söylenmemiş Aşk ve Yarım Şiir
“Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir / Kağıtlarda yarım bırakılmış şiir.”
Yarım kalan şiir ve söylenmemiş aşk, tamamlanmamışlık hissini temsil eder. Şair, aşkın dile getirilmemiş yönünü daha saf ve kalıcı bulur. Bu durum, insanın hatırladığı geçmişin idealize edilmiş bir versiyonudur.
Geçmiş Zaman ve Bahçeler
“Ya sizler! ey geçmiş zaman etekleri...”
Geçmiş zamanın etekleri, bir masumiyet ve güzellik dönemini temsil eder. Şair, bahçeler, ayışığı ve yorgun erkekler gibi imgelerle geçmişin pastoral bir resmini çizer, ancak bu resimde bile hüzün ağır basar.
Unutuş ve Pencere
“Ey unutuş! kapat artık pencereni...”
Unutma, bir kurtuluş ve rahatlama olarak sunulur. Pencerenin kapanması, hatırlamaktan ve geçmişin acılarından kurtulmayı temsil eder. Ancak unutuş, şiirdeki diğer imgeler kadar ulaşılmaz bir ideale dönüşür.
3. Zaman ve Mekânın Kullanımı
Şiirde zaman, insanın ruh haliyle şekillenir. Akşamüstü, sadece bir saat değil, bir ruh halinin temsilcisidir. Mekân ise içsel bir yolculuğun sahnesi olarak kullanılır:
“Çöküp peynir ekmek yediği bir taşı...” gibi imgeler, hatıraların somut mekânlara bağlanmasını gösterir.
Doğduğun ev, bahçeler ve akşamüstü, geçmişin yankılarını taşır.
4. Aşkın Doğası
Şair, aşkı bir ideal olarak sunar. Ancak bu aşk, genellikle tamamlanmamış, söylenmemiş veya geçmişte kalmış bir duygudur:
“Ebedi âşığın dönüşünü bekler / Yalan yeminlerin tanığı çiçekler.”
Aşk, insanın hayatındaki en güzel aldanıştır. Şair, aşkı yücelterek hatırlamanın acısını bir nebze hafifletmeye çalışır. Ancak aşk da nihayetinde bir yanılsama ve kayıp olarak sunulur.
5. Geçmiş ve Unutma Çelişkisi
Şiir boyunca, geçmişi hatırlama ve unutma arasında bir gerilim vardır. Şair, hatırlamanın getirdiği acıyı hisseder, ancak unutuşun huzuruna da ulaşamaz:
“Çoktan derinliğine çekmiş deniz beni.”
Bu çelişki, insanın geçmişten tamamen kurtulamayacağını, ancak onunla yaşamayı öğrenmesi gerektiğini ifade eder.
6. Üslup ve Dil
Ahmet Muhip Dranas’ın üslubu, zengin imgelerle ve güçlü lirizmle örülüdür. Şiirde hem bireysel hem de evrensel bir boyut vardır. Şair, her okurun kendi duygusal dünyasında bir yer bulabileceği imgeler yaratır. Şiirin dili, sade ama derindir; okuyucuyu hem geçmişe götürür hem de onun evrensel duygularla bağ kurmasını sağlar.
7. Şiirdeki Melankoli ve Hüznün İfadesi
Dranas, hüznü ve melankoliyi estetik bir şekilde işler. Şiir, okuyucuyu acının estetik bir formuna taşır. Bu melankoli, hatırlanan geçmişin güzelliği ve kaybıyla birleşir.
Sonuç: Şiirin Genel Yorumu
“Olvido,” hatırlama ve unutma arasındaki gerilimde sıkışmış insanın ruh halini derin bir lirizmle ifade eden bir şiirdir. Ahmet Muhip Dranas, akşamüstü vaktini, bireyin geçmişle yüzleştiği ve hayatının muhasebesini yaptığı bir zaman dilimi olarak sunar. Şiir, geçmişin güzelliğini ve kaybını işlerken, aşkın ve hatırlamanın insana verdiği acıyı da derin bir duyarlılıkla dile getirir. Bu, modern insanın yalnızlık ve melankoliyle harmanlanmış varoluşsal sorgulamalarını yansıtan etkileyici bir eserdir.
Yorumlar
Yorum Gönder