Türkiye'nin Adresi [Metin Eloğlu]

-I- tavsayan bir rüzgârdaki hadilik sudaki buğulanıma direniş gece indi miydi ot güne upuzuyor geceye daha yıl var peki ne bu hırsız merdiveni bir de oturasılık tutturdun tam giderayak —inim inim gözleri— yahu silme ısırgan buralar, azıcık çömel peki güze doğru istanbul’da bir kuş öter yazları kuş ne, yaz niye, istanbul nere a deli burası önce türkiye, sonra pompei’nin son günleri -II- pıyrım pıyrım bir deniz hırpani bir gökyüzü nereden bulup döşerler salıncakta bebeler çünkü’lerin, ya da’ların savsağında hani’celer, belki’celer, ama’calar gözleri güme gidiyor ilk, gitsin mi sen oğlusun sonra bir bacağı yitiyor, ellerini alakoyuyorlar dişleri hiç mi hiç, dişleri de olsa mıydı ciğerine takıyor bir sabanı, üç evlek öteye çekeliyor bir yayan yulaf sepeliyor yarısı kendi barsağı köpürmüş tezeklere dalağı dökülüyor, kelliği bir kentiçi kavşağında buluyoruz son ne yüreği ne şahdamarı ne kirpiği onu sap, sen oğlusun -III- et kılçık yoğrumları bu ya daha da inceltemezsin zarganaları su dinik a...

Çünkü Çarşılardan Geçtim [Ülkü Tamer]


neden öldüğümü anlamayacaklar, çünkü güneşler doğar çarşılar üzerine,

getirip develerini yıkmışlar, gümüş çadırlarını kurmuşlar, zencefil satıyorlar hatta,
ateş yakıyorlar geceleri, bazan namaz kılıyorlar, sevişiyorlar boş vakitlerinde;
çünkü öldüğümü anlamayacaklar neden, büyüse bile mezarımdan ormanlar;
ama kur’an okuyacaklar, şerbet dağıtacaklar ve terleyecekler ara sıra,
çünkü beni bilmemişlerdi zaten ve zencefil satacaklar,
ve durmadan, ama durmadan çoğalacaklar.

kuyuların yanından geçerdik, esmer köyler bırakırdık gerimizde ve atlar;
ipekli toplardık unuttum şimdi nerelerden, kokular, yağlar, biraz yorgunluk;
gece oldu mu uyurlardı, karıları vardı bazılarının; bir testiye dokunurdum elimle,
öylece sabahı bulurdum, sonra güneşler doğardı çarşılar üzerine;
bırakıp gidemezdim o tenteleri, nereye gitsem gelirlerdi arkamdan,
nereye gitsem susamak vardı, pişmanlık vardı, o testiyi özlerdim belki;
belki yatağımı arardım, tabanlarım çatlardı kumdan, sıcak üşütürdü beni;
hiç bilmeseydim testileri, yatakları, develeri, çekip giderdim gelmemeye,
o en eski yalnızlığım çekip gitmiş, gelmez artık, nedendir anlamadım,
kendi ülkeme yıldızlar değmez, sular akmaz, yağmur işlemez ağaçlarıma;
bırakmaz beni kalabalık, çünkü çarşılardan geçtim!
neden öldüğümü anlamayacaklar, doğururken de bilmediler bunu,
minareler gösterdiler yalnız, hep elimden tuttular.
üstelik üzüldüler benimle, oldukça ağladılar,
kimbilir nerelerden düştüm, nerelerim kanadı, hiç anlamadılar;
baksam sevişirler şimdi ve salıncak kurarlar.
hatırlamak en büyük düşmanıdır yalnızlığın, ucunda yaşamak var;
bütün yolları denedim akşamları testilere, testilere dokundukça;
gölgelere sığındıkça gördüm kuran okuduklarını, namaz kıldıklarını,
“gün gelir inanırsın,” dedi en yaşlıları, “yaşlanınca görürüm seni.”
sakalım ağarmamışken öldüm ve ölünce sevindi, zencefil sattı çarşıda;
her şeyi unuttum, hiç hatırlamadım, gün geldi hepsi silindi ama
neden öldüğümü anlamadılar, çünkü güneşler doğdu çarşılar üzerine,
uzaklardan bir deniz büyüdü uykularına, elleri karılarına değdi,
çocukları ağladı birden, kum tanecikleri büyüdü, gözlerine kaçtı çünkü;
birer birer uyandılar gecikmiş bir alevle ışıyınca sokaklar.
zencefillerini çıkarıp eskitilmiş bir çarşıya başladılar.

Şiirin Tahlîli

Ülkü Tamer’in “Çünkü Çarşılardan Geçtim” adlı şiiri, bireyin hayat, ölüm ve varoluş karşısındaki yerini sorguladığı; geçmiş, zaman ve mekân arasında bir yolculuğa çıktığı derin bir metin. Şiir, imgelerle örülmüş zengin bir atmosfer sunarken, aynı zamanda insanın yalnızlığı, pişmanlığı ve anlam arayışını merkezine alır. Tahlile detaylı olarak bakalım:


1. Şiirin Teması

Şiir, insanın ölüm ve yaşam arasındaki ince çizgideki anlam arayışını işler. Bireyin, hayatı boyunca yaşadığı deneyimlerin ve geride bıraktığı izlerin ölümden sonra bir anlam bulamamasını merkeze alır. Bu anlam arayışı, hem bireysel bir sorgulamayı hem de toplumsal bir eleştiriyi içerir.


2. Anahtar İmgeler ve Anlamları

Şiir, zengin imgelerle dolu ve her biri derin anlamlar içeriyor:

Çarşılar ve Zencefil

“Çünkü güneşler doğar çarşılar üzerine...”

  • Çarşı, yaşamın kalabalık ve hareketli yanını temsil eder. Hayatın iç içe geçmiş ilişkilerini, ticareti, paylaşımı ve insana dair her şeyi kapsar.
  • Zencefil, burada bir geçiciliği ve basitliği simgeler. İnsanlar hayatı boyunca çeşitli meşguliyetler içinde bulunur, fakat bu meşguliyetlerin ölüm karşısındaki yetersizliği vurgulanır.

Kuyular ve Testiler

“Kuyuların yanından geçerdik...”

  • Kuyular, derinlik ve gizemi simgeler. Şairin geçmişe dair hatıraları ve özlemleri bu kuyularda saklanır.
  • Testiler, hayata dair arzuları ve bağlılıkları simgeler. Şair, testiyle kurduğu ilişki üzerinden dünyaya duyduğu özlemi ve bu bağların onu nasıl alıkoyduğunu anlatır.

Kalabalık ve Yalnızlık

“Bırakmaz beni kalabalık, çünkü çarşılardan geçtim!”

  • Çarşılardaki kalabalık, bireyin toplumla olan bağını temsil eder. Ancak bu bağ aynı zamanda bireyin yalnızlığını besleyen bir unsurdur. İnsan, kalabalığın içinde bile kendini yalnız hissedebilir.

Yıldızlar ve Ülkeler

“Kendi ülkeme yıldızlar değmez...”

  • Yıldızlar ve ülkeler, insanın ulaşamadığı hayalleri ve idealleri simgeler. Şair, kendi ülkesi dediği bir içsel dünyada, yıldızların bile dokunamadığı bir yalnızlık yaşar.

3. Zaman ve Geçmişe Özlem

Şiir, geçmişe duyulan özlem ve hatırlamanın bireyde yarattığı acı üzerine kuruludur. Geçmişin izleri testiler, kuyular ve çarşılar üzerinden şekillenir. Ancak geçmiş, aynı zamanda bireyin yalnızlığını ve pişmanlıklarını da sürekli hatırlatır.

“Hatırlamak en büyük düşmanıdır yalnızlığın, ucunda yaşamak var.”

Hatırlama, bireyi hayata bağlarken, aynı zamanda yalnızlığı derinleştirir. Geçmişin gölgesi, bireyin varoluşsal sorgulamalarını sürekli besler.


4. Ölüm ve Anlamsızlık

“Neden öldüğümü anlamayacaklar...”

  • Şair, ölümün toplum ve birey için bir bilinmezlik olduğunu ifade eder. İnsanlar yaşamın gündelik koşuşturması içinde ölümü anlamlandıramaz.
  • Ölümün ardından geriye kalanlar (zencefil satanlar, namaz kılanlar, şerbet dağıtanlar) yaşamın sıradan devamlılığını temsil eder. Bireyin varlığı ve yokluğu arasında toplumsal bir fark yok gibidir.

5. Toplumun Kayıtsızlığı ve Bireyin İzoleliği

Şair, bireyin toplumsal hayatta nasıl görünmez olduğunu ve ölümünün ardından bile nasıl anlaşılmadığını vurgular:

“Çünkü beni bilmemişlerdi zaten...”

Bu dize, bireyin toplum içinde yaşadığı görünmezliği ve hayatının anlamsızlığa indirgenmesini eleştirir. Toplum, bireyin iç dünyasına ulaşamaz; onun varlığını yalnızca dışsal meşguliyetler üzerinden değerlendirir.


6. Kalabalık ve İnsani Eylemler

Şiirde toplumsal yaşamın ritüelleri sık sık yer alır:

  • Namaz kılmak, şerbet dağıtmak, ve zencefil satmak gibi eylemler, toplumsal düzenin sürekliliğini gösterir. Bu eylemler hayatın döngüselliğini vurgular.
  • Ancak birey, bu ritüellerin arasında sıkışmış, anlam arayışında yalnızdır.

7. Üslup ve Dil

Ülkü Tamer, kendine özgü imgelerle zengin bir şiirsel dil yaratır. Bu şiir, anlamı okuyucunun hayal gücüne bırakır. Şairin kullandığı imgeler hem somut hem de soyut bir dünyayı aynı anda tasvir eder. Dil, hem sade hem de derinliklidir; okuyucuyu düşünmeye ve sorgulamaya davet eder.


Sonuç: Şiirin Genel Yorumu

“Çünkü Çarşılardan Geçtim,” insanın yaşam, ölüm ve yalnızlık karşısındaki mücadelesini anlatan, imgelerle zenginleştirilmiş bir şiirdir. Ülkü Tamer, bireyin toplumsal düzen içindeki görünmezliğini, hayatın sıradan döngüselliği karşısındaki çaresizliğini ve ölümün anlamsızlığını ustalıkla işler. Şiir, bireyin hem geçmişe hem de kendine dair yaptığı derin bir yolculuk olarak okunabilir.

Yorumlar