Türkiye'nin Adresi [Metin Eloğlu]

-I- tavsayan bir rüzgârdaki hadilik sudaki buğulanıma direniş gece indi miydi ot güne upuzuyor geceye daha yıl var peki ne bu hırsız merdiveni bir de oturasılık tutturdun tam giderayak —inim inim gözleri— yahu silme ısırgan buralar, azıcık çömel peki güze doğru istanbul’da bir kuş öter yazları kuş ne, yaz niye, istanbul nere a deli burası önce türkiye, sonra pompei’nin son günleri -II- pıyrım pıyrım bir deniz hırpani bir gökyüzü nereden bulup döşerler salıncakta bebeler çünkü’lerin, ya da’ların savsağında hani’celer, belki’celer, ama’calar gözleri güme gidiyor ilk, gitsin mi sen oğlusun sonra bir bacağı yitiyor, ellerini alakoyuyorlar dişleri hiç mi hiç, dişleri de olsa mıydı ciğerine takıyor bir sabanı, üç evlek öteye çekeliyor bir yayan yulaf sepeliyor yarısı kendi barsağı köpürmüş tezeklere dalağı dökülüyor, kelliği bir kentiçi kavşağında buluyoruz son ne yüreği ne şahdamarı ne kirpiği onu sap, sen oğlusun -III- et kılçık yoğrumları bu ya daha da inceltemezsin zarganaları su dinik a...

Saat [Ali Ekrem Bolayır]


Tık tık tık tık... saatim vuruyor 

Her vurdukça yüreğim duruyor:


Ya kırılırsa kim alır yerine?

Bin iğne batıp güzel ellerine 


Annem bunu üç yılda kazandı

Bunu almazsa ölürüm sandı!


O kadar hevesim vardı... tık tık!

Oh! Annemi hiç üzmem artık:


Dikişimi dikerim, biçkimi biçerim,

Resmimi yaparım, ilacımı içerim.


Köy kızlarına müjdeler olsun

Altun saatim var benim altun! 


Hah hah ha ha!... kıskanacaklar 

Bunu bir iğreti mal sanacaklar.


Kıskansınlar annem aldı.

Alacak bir de bilezik kaldı...

Yok isteyemem anneciğimden:

O kadar arsız köylü müyüm ben?


Saatim yetişir, parlak saatim, 

Mini mini süslü Şakrak saatim!


Tık tık tık tık... Ne güzel de seda 

Her vuruşunda bir başka eda!


Gel koynuma gel, yavrucuğum sen,

Çok ayrıldım artık senden,


Sensiz yüreğim vuramaz böyle,

Gel gel de ona sözler söyle.


Dostum, meleğim, güzelim sensin,

Dünyada benim emelim sensin;


-Azıcık işten nefes aldıkça,

Gündüzleri işsiz kaldıkça-


Kapağını açarım bakarım yüzüme,

Camını silerim sürerim gözüme.


Geceleri asla ayrılamam ben

Bülbül gibi şakrak saatimden;


Her uyandıkça sapını kurarım

Kulağıma tutarım derdini sorarım.


Yastığımın altından öter de

Uyanır benden önce seherde.


Yok başka benim gönlüm için yar,

Bir anneciğim bir saatim var...

***

Zavallı kız, gülerek böyle beş altı sene 

Bütün o saate vakf eyledi saadetini


Fakat ecel erişince fakir annesine,

Cenaze defni için gitti sattı saatini!


22 teşrîn-i evvel, 1312

Yorumlar