-I- tavsayan bir rüzgârdaki hadilik sudaki buğulanıma direniş gece indi miydi ot güne upuzuyor geceye daha yıl var peki ne bu hırsız merdiveni bir de oturasılık tutturdun tam giderayak —inim inim gözleri— yahu silme ısırgan buralar, azıcık çömel peki güze doğru istanbul’da bir kuş öter yazları kuş ne, yaz niye, istanbul nere a deli burası önce türkiye, sonra pompei’nin son günleri -II- pıyrım pıyrım bir deniz hırpani bir gökyüzü nereden bulup döşerler salıncakta bebeler çünkü’lerin, ya da’ların savsağında hani’celer, belki’celer, ama’calar gözleri güme gidiyor ilk, gitsin mi sen oğlusun sonra bir bacağı yitiyor, ellerini alakoyuyorlar dişleri hiç mi hiç, dişleri de olsa mıydı ciğerine takıyor bir sabanı, üç evlek öteye çekeliyor bir yayan yulaf sepeliyor yarısı kendi barsağı köpürmüş tezeklere dalağı dökülüyor, kelliği bir kentiçi kavşağında buluyoruz son ne yüreği ne şahdamarı ne kirpiği onu sap, sen oğlusun -III- et kılçık yoğrumları bu ya daha da inceltemezsin zarganaları su dinik a...
Sizin Hiç Babanız Öldü mü? [Cemal Süreya]
tarih:
Bağlantıyı al
Facebook
X
Pinterest
E-posta
Diğer Uygulamalar
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Şöylelemesine maviydi kör oldum
Taşlara gelince hamam taşlarına
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
Şiirin Tahlîli
Cemal Süreya’nın “Sizin Hiç Babanız Öldü mü?” adlı şiiri, kayıp, yas ve bireysel duyguların derin bir şekilde işlendiği bir eser olarak öne çıkar. Şair, baba kaybının ardından yaşadığı içsel çöküşü ve bunun bireysel dünyasındaki yankılarını, sade ama yoğun bir dille aktarır. Şiir, kişisel bir kaybın evrensel bir duyguya nasıl dönüştürülebileceğinin güzel bir örneğidir.
1. Tema ve Ana Fikir
Şiirin ana teması baba kaybı, yas süreci ve bu kaybın birey üzerinde yarattığı derin etkidir. Şiir, bir ölümün ardından yaşanan duygusal ve psikolojik karmaşayı, bireyin kimlik algısındaki kırılmayı ve dünyanın bu kayıptan sonra nasıl değiştiğini işler. Ana fikir, baba kaybının birey için bir tür "körlük" yaratmasıdır: Hem fiziksel hem de duygusal bir körlük.
2. Şiirin Yapısı ve Üslubu
Tekrarlar ve Vurgu: Şiir boyunca "kör oldum" ifadesinin tekrarı, kaybın şair üzerindeki etkisinin ne kadar derin ve kalıcı olduğunu vurgular. Bu tekrar, hem duygusal bir yoğunluk yaratır hem de yas sürecinin döngüsel doğasını ifade eder.
Soru-yanıt Formu: Şair, okuyucuya doğrudan sorular yönelterek, hem bir iç hesaplaşma yapar hem de okuyucuyu bu duygusal deneyime ortak eder. Sorular, yaşanan kaybın evrenselliğini hatırlatarak okuyucunun empati kurmasını sağlar.
Sade ve Doğrudan Dil: Şiir, karmaşık imgelerden ziyade sade ama derin bir dil kullanır. Bu sadelik, anlatılan kaybın ve acının çarpıcılığını artırır.
3. Şiirin Sembolleri ve İmgeleri
Şiirde kullanılan imgeler, kayıp ve yıkım duygularını yoğun bir şekilde hissettirir:
Kör Olmak
"Kör oldum" ifadesi, hem fiziksel bir kaybı (görme kaybı) hem de duygusal bir körlüğü simgeler:
Baba kaybı, şairin dünyayı algılama biçimini değiştirmiştir. Kaybın ardından, dünya eksik, karanlık ve eksik bir yer hâline gelmiştir.
"Körlük", aynı zamanda yasın getirdiği duygusal bir uyuşukluğu, hayata devam etme zorluğunu temsil eder.
Hamam ve Taşlar
Hamam, hem fiziksel bir mekân hem de ruhsal bir arınma ve hesaplaşma alanıdır:
Hamamın Taşları: Taşların "ayna gibi" olması, bireyin kendi yüzüyle ve kimliğiyle hesaplaşmasını temsil eder. Ancak şair, yüzünde gördüğü "bir şey gibi kötü" izlenimiyle kendi kimliğine ve varoluşuna yabancılaşır.
Sabun ve Ağlamak: Sabunlu bir halde ağlamak, arınma anında bile duyulan hüzünü ve bu hüzünle yüzleşmenin zorluğunu simgeler.
Gökyüzü
Gökyüzü, genelde umut ve sınırsızlıkla ilişkilendirilirken burada bir yabancılaşma duygusunu taşır:
"Yuvarlak" ve "şöylelemesine mavi" gökyüzü, kayıptan sonra dünyayı eksik ve farklı algılamayı ifade eder. Gökyüzü tanıdık ama artık ulaşılmaz bir yerdir.
4. Baba Figürü ve Kaybı
Baba, hem kişisel hem de evrensel bir figür olarak ele alınır. Şiir boyunca baba kaybı, şairin hayatında bir dönüm noktasıdır:
Baba ve Güven: Baba, çocuklukta güven ve koruma duygusunu temsil eder. Onun kaybı, bu temel duygunun sarsılmasına neden olur.
Babanın Götürülüşü: "Yıkadılar aldılar götürdüler" ifadesi, ölümün ardından gelen kaçınılmaz ritüelleri ve bu ritüellerin kaybı daha gerçek kılan yanını vurgular.
5. Yabancılaşma ve Kimlik Bunalımı
Şair, baba kaybının ardından kendine ve dünyaya yabancılaşır:
Kendi Yüzüne Yabancılaşma: Hamam taşlarında yüzünün yarısını görmek, şairin kendi kimliğini eksik ve tamamlanmamış hissettiğini gösterir.
Eksik Algı: Hem fiziksel bir eksiklik (gözün kör olması) hem de duygusal bir eksiklik (babanın yokluğu) şairin varoluşunu etkiler.
6. Şiirin Duygusal Etkisi
Şiir, basit gibi görünen imgelerle derin bir duygusal etki yaratır:
Kayıp, ölüm, yas gibi herkesin bir gün karşılaşacağı evrensel bir temayı işler.
Okuyucuyu, kendi kayıplarını ve yas süreçlerini düşünmeye iter.
Şairin kişisel deneyimi, sade anlatımı sayesinde evrenselleşir ve herkesin yaşadığı bir duyguyu temsil eder.
7. Sonuç ve Değerlendirme
Cemal Süreya’nın “Sizin Hiç Babanız Öldü mü?” adlı şiiri, baba kaybı üzerinden insanın yas sürecini ve bu süreçteki duygusal dönüşümünü işler. Şiir, kayıpla gelen yabancılaşma, kimlik bunalımı ve hayatın eksik algılanması gibi derin meseleleri sade ama güçlü bir dille anlatır. Şair, kişisel acısını evrensel bir hikâyeye dönüştürerek, herkesin kendinden bir parça bulabileceği bir eser yaratmıştır. Bu şiir, hem bir ağıt hem de kayıp karşısında insanın çaresizliğini derinlemesine sorgulayan bir iç hesaplaşmadır.
Yorumlar
Yorum Gönder