-I- tavsayan bir rüzgârdaki hadilik sudaki buğulanıma direniş gece indi miydi ot güne upuzuyor geceye daha yıl var peki ne bu hırsız merdiveni bir de oturasılık tutturdun tam giderayak —inim inim gözleri— yahu silme ısırgan buralar, azıcık çömel peki güze doğru istanbul’da bir kuş öter yazları kuş ne, yaz niye, istanbul nere a deli burası önce türkiye, sonra pompei’nin son günleri -II- pıyrım pıyrım bir deniz hırpani bir gökyüzü nereden bulup döşerler salıncakta bebeler çünkü’lerin, ya da’ların savsağında hani’celer, belki’celer, ama’calar gözleri güme gidiyor ilk, gitsin mi sen oğlusun sonra bir bacağı yitiyor, ellerini alakoyuyorlar dişleri hiç mi hiç, dişleri de olsa mıydı ciğerine takıyor bir sabanı, üç evlek öteye çekeliyor bir yayan yulaf sepeliyor yarısı kendi barsağı köpürmüş tezeklere dalağı dökülüyor, kelliği bir kentiçi kavşağında buluyoruz son ne yüreği ne şahdamarı ne kirpiği onu sap, sen oğlusun -III- et kılçık yoğrumları bu ya daha da inceltemezsin zarganaları su dinik a...
Terziler Geldiler [Turgut Uyar]
tarih:
Bağlantıyı al
Facebook
X
Pinterest
E-posta
Diğer Uygulamalar
Terziler geldiler. Kırılmış büyük şeylere benzeyen şeylerle
daha çok koyu renklere ve daha çok ilişkilere
Bir kenti korkutan ve utandıran şeylerle.
Kumaşlar bulundu ve uyuyan kediler okşandı. Sonra
sonsuz çalgısı sevinçsizliğin.
Çay içmeye gidenler vardı akşamüstü, parklara gidenler de
Duruma uymak kısaltıyordu günlerini artamayan eksilmeyen bir hüzünle...
Yorgun ve solgundular, kumaşları buldular, kenti doldurdular
Yitik saat köstekleri, titrek ve sabırsız yorgun bacakları
Her şeylerine yön veren durmuşluğa olur dediler
Beğenip gülümsediler.
'Ey artık ölmüş olan at! -dediler-
Senin eyerin ne güzeldi.
Dişi keçi derisinden, ofir altınıyla süslü
Nasıl yaraşırdı belinin soylu çukurluğuna
Seninle öteleri ansırdık.
Öteler, baklanın ve pancarın duyarlığı
Kedinin varlığı erişilmez kişilik
Güneşli bir damda
İçimizden gemiler kaldırırdın,
Suyunu büyük şölenlerle tazelerdik
Bayramımızdın. Kuburlukların
bütün kişniş ve badem doluydu.
Simdi dar dünya
Ölümün büyük hızı kesildi.'
Terziler geldiler. Ateş ve kan getirmediler.
Hüzünleri kan ve ateşti ama. Uğultulu bir şey
Ekspresler garlarda kaldı, ilâçlar çıldırdılar
Kenti bir bastan bir basa dolaştım, tıs yok
Bütün odalara dağıldılar. Sürahiler tozlu, pabuçlar kurumuş
yerlerde kırpıntılar,
'oyulmuş yakalar, kolevlerinden arta kalanlar
vatka pamukları, verevine şeritler, kopçalar,
düğmeler, ilikler
iplik döküntüleri, kumaş parçaları,
karanlık akşamüstleri ve sabahlar,
dükkân tabelâları, kartvizitler...'
kasıklarına kadar çıkmış, en ufak bir ölüm bile yok.
Tarafsız bir aşk çağlıyordu onların solgunluğunda
Mutfaklarını kilitlediler, büyük atsı giysiler kestiler,
'Ey artık ölmüş olan at! -dediler-
Koşuşun büyütürdü dünyayı senin!
Sen nasıl da koşardın.
Biz güneyde yatardık, sen koşardın
Hangi at güzelse ondan da güzeldin
Kuyruğun parlak savruluşuyla bölerdi
bir karaya göğü
ve yüceltirdi, ince bezekli kuskununu.
Gemin güzel sesler çıkarırdı güzel
ağzında,
herkesi sevinçle haykırtan.
Başın yaraşırdı düşüncemize ve
gözlerine saygıyla bakardık...'
Terziler geldiler. Durgunluktu o dökük saçık giyindikleri
Yarım kalmışlardı. Tamamlanmadılar. Toplu odalarını sevdiler.
Ölümü hüzünle geçmişlerdi, ateşe tapardılar.
Kent eşiklerindeydi, ağlayışını duydular
Kestiler, biçtiler, dikmediler ve gitmediler,
iğnelerine iplik geçirip beklediler;
'Ey artık ölmüş olan at! -dediler-
En güzeli oydu iste, yüzünün
savaşla ilişkisi.
Boydan boya bir karşı koyma, denge
ve istekli bir azalma. Onu bilirdik.
O ağaç senin kanınla beslenirdi,
hepimizi besleyen.
Bir ülkeyi yeniden yaratırdı şaşkınlığımız
senin karşında,
alışverişin, alfabenin, iplik döküntülerinin ve
her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği...'
Şiirin Tahlîli
Turgut Uyar’ın “Terziler Geldiler” şiiri, onun derin ve katmanlı anlatımını yansıtan etkileyici bir eser. Şair, modern hayatın karmaşasını, bireyin toplumdaki yerini ve insanın varoluşsal durumunu özgün bir dil ve imgelerle ele alır. Şiirde terziler, kenti ve bireyi dönüştüren bir güç olarak karşımıza çıkar. Ölü bir at metaforu ise, kaybedilen anlam ve değerlerin yankısını taşır. Şiiri adım adım inceleyelim:
1. Şiirin Teması
Şiir, modern dünyanın insan üzerindeki etkilerini, dönüşümünü ve anlam kaybını işler. Terziler, değişimin, biçimlendirmenin ve düzenlemenin bir sembolü olarak kullanılır. Öte yandan ölü at metaforu, kaybolan bir geçmişi, yitirilen saflığı ve değerleri simgeler. Şiirin genelinde insanın yalnızlığı, karmaşası ve modern hayatın tekdüzeliği işlenir.
2. Anahtar İmgeler ve Anlamları
Şiir, imgeler aracılığıyla okuyucuyu çok katmanlı bir düşünce dünyasına taşır. Her bir imge, derin bir çağrışım taşır:
Terziler
“Terziler geldiler. Kırılmış büyük şeylere benzeyen şeylerle…”
Terziler, değişim ve düzenlemenin bir metaforudur. Ancak bu düzenleme, bir iyileştirme değil; duygusal ve ruhsal bir yıkımı temsil eder.
Kumaşları kesip biçen terziler, hayatı parçalayan ve yeniden şekillendiren bir güç olarak düşünülür. Bu süreç, insana ait olan doğal ve özgün olan her şeyi aşındırır.
Ölü At
“Ey artık ölmüş olan at! -dediler- / Ne güzeldi senin çılgınlığın…”
Ölü at, kaybedilen değerlerin, yaşanmamış hayatların veya geçmişin temsilcisidir. Şair, at üzerinden saflığı, gücü ve özgünlüğü hatırlar. Atın ölümü, modern dünyanın değer aşınmasını ve kayıplarını simgeler.
Şair, bu metaforla eski dünyanın görkemini ve ulaşılabilirliği özlemle anar.
Kumaş ve Giysiler
“Bir şey vardı ısınmaz kalın kumaşların altında, kesip biçtiler…”
Kumaş ve giysiler, insanın ruhsal ve toplumsal maskelerini temsil eder. Terziler bu kumaşları kesip biçerken, bireyi kendi kimliğinden uzaklaştırır, onu bir kalıba sokar.
Kalabalık ve Kenti Dolduranlar
“Kalabalıktılar, tozlarını silkmediler…”
Şair, modern hayatın karmaşasını kalabalıklar üzerinden anlatır. Ancak bu kalabalık, hayat dolu değil, aksine cansız ve durağandır. İnsanlar yalnızca görünürde bir birliktelik içindedir.
3. Zaman ve Mekânın Belirsizliği
Şiir, zaman ve mekân sınırlarını belirsiz kılar. Bu belirsizlik, insanın modern hayat içinde kaybolmuşluğunu temsil eder. Kent, bu belirsizliğin sahnesidir:
“Gazeteler yazmadı, dükkânlar dönemindeydik…” ifadesi, modern dünyadaki monoton yaşamı vurgular.
“Bu güneşler odaların dışındaydı artık…” ifadesi ise bireyin, doğal dünyadan ve özgürlükten kopuşunu gösterir.
4. Modern Hayatın Eleştirisi
Şair, modern toplumun bireyi nasıl dönüştürdüğünü eleştirir:
“Her şeylerine yön veren durmuşluğa olur dediler…”
İnsanların monotonluğu ve hareketsizliği, modern dünyanın birey üzerindeki baskısını ifade eder. Bu dünya, insanları geçmişin büyüklüğünden kopararak sadece yüzeysel bir hayata mahkûm eder.
5. Ölü At ve Geçmişe Özlem
Şiirin en etkileyici bölümlerinden biri, ölü at için yazılan methiyedir:
“Sen açardın, otuz üç bin at türünün tek kaynağıydın sen!”
At, geçmişin ihtişamını ve doğal düzenini simgeler. Şair, atın görkemi üzerinden geçmişin kaybına duyulan özlemi işler. Bu özlem, modern dünyanın bireyi ne kadar eksilttiğini de gösterir.
6. Üslup ve Dil
Turgut Uyar’ın üslubu, yoğun imgeler ve çağrışımlarla doludur. Şair, okuyucuyu hem somut hem de soyut bir dünya içinde gezdirir. Şiirin dili, şiirsel akışkanlık içinde ilerlerken, zaman zaman düzyazı bir gerçeklik hissi yaratır.
7. Şiirdeki Dönüşüm ve Sonuç
Şiir boyunca değişim ve dönüşüm hâkimdir. Terziler, kumaşları keserken; insanlar ve kentler de dönüşür. Ancak bu dönüşüm bir iyileşme değil, bir yitim ve parçalanmadır. Ölü at ve kaybolan değerler, bu yitimin merkezindedir.
Sonuç: Şiirin Genel Yorumu
“Terziler Geldiler,” modern dünyanın birey üzerindeki etkisini ve geçmişe duyulan özlemi etkileyici bir biçimde ele alır. Şair, terziler ve ölü at metaforlarıyla hayatın parçalanmasını ve insanın kendi doğallığından koparılışını anlatır. Şiir, bireyin modern hayattaki yalnızlığını ve kaybolmuşluğunu dile getirirken, aynı zamanda geçmişin kaybına duyulan özlemi güçlü bir şekilde işler. Bu şiir, Turgut Uyar’ın insanı, toplumu ve modern hayatı sorgulayan derin bakışını yansıtan önemli bir eserdir.
Yorumlar
Yorum Gönder