-I- tavsayan bir rüzgârdaki hadilik sudaki buğulanıma direniş gece indi miydi ot güne upuzuyor geceye daha yıl var peki ne bu hırsız merdiveni bir de oturasılık tutturdun tam giderayak —inim inim gözleri— yahu silme ısırgan buralar, azıcık çömel peki güze doğru istanbul’da bir kuş öter yazları kuş ne, yaz niye, istanbul nere a deli burası önce türkiye, sonra pompei’nin son günleri -II- pıyrım pıyrım bir deniz hırpani bir gökyüzü nereden bulup döşerler salıncakta bebeler çünkü’lerin, ya da’ların savsağında hani’celer, belki’celer, ama’calar gözleri güme gidiyor ilk, gitsin mi sen oğlusun sonra bir bacağı yitiyor, ellerini alakoyuyorlar dişleri hiç mi hiç, dişleri de olsa mıydı ciğerine takıyor bir sabanı, üç evlek öteye çekeliyor bir yayan yulaf sepeliyor yarısı kendi barsağı köpürmüş tezeklere dalağı dökülüyor, kelliği bir kentiçi kavşağında buluyoruz son ne yüreği ne şahdamarı ne kirpiği onu sap, sen oğlusun -III- et kılçık yoğrumları bu ya daha da inceltemezsin zarganaları su dinik a...
Dalga [Cemal Süreya]
tarih:
Bağlantıyı al
Facebook
X
Pinterest
E-posta
Diğer Uygulamalar
Bulutu kestiler bulut üç parça
Kanım yere aktı bulut üç parça
İki gemiciynen Van Gogh'dan aşırılmış
Bir kadının yüzü ha ha ha.
Bir kadının yüzü avucum kadar
İki gözümle gördüm vallahi billahi
Yıldızlar vardı kafayı çekmiştim
Bu kimin meyhanesi ha ha ha.
Bu Ali'nin meyhanesi bu da masa
Bu ipi kimse için gezdirmiyorum
Bir kere asılmıştım çocukluğumda
Direkler gemideydi ha ha ha.
İki gemiciynen Van Gogh'dan aşırılmış
Bir kadının yüzü kaçıyordu yetişemedim
Ben ömrümde aşk nedir bilmedim
Süheyla'yı saymasak ha ha ha.
Şiirin Tahlîli
Cemal Süreya’nın “Dalga” şiiri, onun lirizmle mizahı, melankoliyle ironi arasındaki ince dengeyi kurmadaki ustalığını gözler önüne seriyor. Şiir, imgelerin hızlı değişimi, absürt bir mizah ve derin bir hüzünle örülmüş. Şimdi şiiri adım adım tahlil edelim:
1. İlk İki Dize: Bulut ve Parçalanma
"Bulutu kestiler bulut üç parça / Kanım yere aktı bulut üç parça"
Şiir, bulutun kesilmesi ve parçalanması gibi soyut ve şaşırtıcı bir imgeyle başlıyor. Burada bulut, hem masumiyetin hem de hüznün sembolü gibi görünüyor. Bulutun parçalanması, şairin iç dünyasında bir kırılmayı, bir travmayı ya da bir acıyı temsil eder. Kanın yere akması, bu travmanın şairin öz benliğini nasıl etkilediğini somutlaştırır.
Bulut ve Kan İlişkisi: Bulutun üç parçaya ayrılması, aynı zamanda insan ruhundaki bölünmüşlüğü, içsel çatışmayı ya da bir kaybı ifade ediyor olabilir. Cemal Süreya’nın şiirinde bu tür imgeler, somut bir olayı değil, duygusal bir durumu betimleme amacını taşır.
2. Van Gogh ve Kadın Yüzü
"İki gemiciynen Van Gogh’dan aşırılmış / Bir kadının yüzü ha ha ha."
Van Gogh’un eserleri ve tarzı, genellikle melankoli, yalnızlık ve derin bir duygusal yoğunlukla ilişkilendirilir. Burada Van Gogh, şairin duygusal karmaşasını, sanatın ve gerçekliğin iç içe geçtiği bir düzlemde tasvir ediyor. Şairin, "Van Gogh’dan aşırılmış" diye tarif ettiği kadın yüzü, bir sanat eseri kadar idealize edilmiş, belki de ulaşılamayacak kadar uzak bir güzelliği temsil ediyor.
Kadın Yüzü: Bu yüz, somut bir kadından ziyade bir aşkın ya da özlemin idealize edilmiş bir sembolü olabilir. Aynı zamanda, ulaşılması zor bir güzelliği ifade eder. "Ha ha ha" ifadesi, bu imgenin ciddiyetine mizahi bir kontrast yaratır; şairin ironiyi bir savunma mekanizması olarak kullandığını gösterir.
3. Meyhane, Yıldızlar ve Çocukluk
"Bu Ali'nin meyhanesi bu da masa / Bu ipi kimse için gezdirmiyorum / Bir kere asılmıştım çocukluğumda / Direkler gemideydi ha ha ha."
Burada, şairin meyhaneyi bir yaşam metaforu olarak kullandığını söyleyebiliriz. Ali’nin meyhanesi, şairin hayatın içindeki aidiyet duygusunu ve sıradanlığı temsil eder. Ancak bu sıradanlığın içinde, ip ve çocukluk anısı gibi yoğun travmatik imgeler de yer alır.
Asılma ve Çocukluk: Çocuklukta yaşanan bir "asılma" anısı, bir tür bastırılmış travmayı, belki de bir korkuyu veya bastırılmış bir acıyı sembolize eder. Ancak "Direkler gemideydi" ifadesiyle, bu travmanın üzeri hafif bir mizah örtüsüyle kapatılır.
Meyhane ve Alkol: Şiirde meyhane, şairin yaşamındaki geçici kaçış alanını ifade eder. Yıldızların ve alkolün varlığı, hem sarhoşluğun hayal dünyasını hem de gerçeklikten kopma çabasını temsil eder.
4. Aşk ve Süheyla
"Ben ömrümde aşk nedir bilmedim / Süheyla'yı saymasak ha ha ha."
Bu bölümde, şair aşk kavramına ironik bir şekilde yaklaşır. "Süheyla" ismiyle somutlaştırdığı bir aşk figürü olsa da, bu aşkın kendisi bile bir alay konusu haline getirilir. Şair burada, aşkı yaşamış ya da anlayabilmiş olmaktan ziyade, aşkın etrafında dönen bir kişi gibi kendini konumlandırır.
Süheyla Figürü: Süheyla, Cemal Süreya’nın şiirlerinde sıklıkla rastlanan, somut bir kişiden çok bir duygu, bir hayal ya da bir kaybın temsili olabilir. Şairin Süheyla’yı bir "istisna" olarak anması, aşkın ne denli karmaşık ve ulaşılmaz olduğunu vurgular.
5. Mizah ve Hüzün Dengesi
Şiirin genelinde, ağır bir melankoli ve hüzün hissedilirken, bu duygular sık sık mizahi bir dille dengelenir. Şairin "ha ha ha" gibi tekrarlarla duygusal yoğunluğu hafiflettiği, okura mesafe aldırdığı görülür.
Ha Ha Ha: Bu tekrarlar, şiire hem ritmik bir akış katar hem de şairin trajediye karşı geliştirdiği ironik yaklaşımı temsil eder. Bu, Cemal Süreya’nın şiirinde sıkça gördüğümüz bir tekniktir; şair, okuru hem düşündürmek hem de güldürmek ister.
Sonuç:
Cemal Süreya’nın “Dalga” şiiri, insanın melankolisini, aşkı, çocukluk travmalarını ve hayattaki küçük kaçışlarını ironik bir üslupla işler. Şair, imgelerle dolu bu karmaşık dünyasında, bir yandan kendisiyle ve hayatla alay ederken, diğer yandan varoluşsal bir hüzünle yüzleşir. Şiir, hem kişisel hem de evrensel duygulara dokunan çok katmanlı bir metin olarak okuyucuyu derinden etkiler. "Dalga", Süreya’nın lirizmle mizahı harmanlayan ustalığını gözler önüne seren önemli bir örnektir.
Yorumlar
Yorum Gönder