Türkiye'nin Adresi [Metin Eloğlu]

-I- tavsayan bir rüzgârdaki hadilik sudaki buğulanıma direniş gece indi miydi ot güne upuzuyor geceye daha yıl var peki ne bu hırsız merdiveni bir de oturasılık tutturdun tam giderayak —inim inim gözleri— yahu silme ısırgan buralar, azıcık çömel peki güze doğru istanbul’da bir kuş öter yazları kuş ne, yaz niye, istanbul nere a deli burası önce türkiye, sonra pompei’nin son günleri -II- pıyrım pıyrım bir deniz hırpani bir gökyüzü nereden bulup döşerler salıncakta bebeler çünkü’lerin, ya da’ların savsağında hani’celer, belki’celer, ama’calar gözleri güme gidiyor ilk, gitsin mi sen oğlusun sonra bir bacağı yitiyor, ellerini alakoyuyorlar dişleri hiç mi hiç, dişleri de olsa mıydı ciğerine takıyor bir sabanı, üç evlek öteye çekeliyor bir yayan yulaf sepeliyor yarısı kendi barsağı köpürmüş tezeklere dalağı dökülüyor, kelliği bir kentiçi kavşağında buluyoruz son ne yüreği ne şahdamarı ne kirpiği onu sap, sen oğlusun -III- et kılçık yoğrumları bu ya daha da inceltemezsin zarganaları su dinik a...

Ey [Edip Cansever]


Bu böyle kimin gittiği? Sen dur

Belki de ellerimiz mi? biraz ince, biraz da çok kelimeli!

Bu sanki niye durduğumuz mu?

Ay, pencere, göz! Siz git ey!

Kim bilir neyi saldığımız bu da, yalnızlığımız gel

Yırtıcı kuşları mı gözlerimizin, onlar mı bu sürüylen

Yoksa onlar mı işte seninle sevişme biçiminde

Oysa sevgimiz yerde, kara sevda sen uç ey!

Sen usul, ben yavaş, kime yaraşır bu sessizlik

Kim biner bu gemiye insandan kıyılar yapılırken

Yetmez mi dalgası vursundu azıcık gözlerimize

Gözlerin gözlerime, siz bak ey!

Su sen de olmasan insan çıldıracak mı

Hiç yoktan bir yerlere mi gidecek belki

Olsun neresi olursa, git karanlık ama git

Gecemizde duranı sen kal ey!

Benim bu çok elli, bu çok gözlü delişmen

Çok bildim sana yaraşır olmayı günlerce

Şunu sevdim, şuna özendim, şununla yetindim sonunda

Ben miyim şimdi nerede, ben çok ey!

Şiirin Tahlîli

Edip Cansever’in tarzını yansıtan bu şiir, hem bireysel bir sorgulama hem de bir varoluşsal arayışı ifade ediyor. Aşağıda şiirin detaylı bir tahlili yer almaktadır:


1. Biçim ve Yapı

Şiirin serbest nazım tekniğiyle yazıldığı görülüyor. Kafiye ve ölçü düzeni yok; bu durum, anlamı daha fazla öne çıkarıyor ve okuyucuyu yoğun bir duygu atmosferine davet ediyor. Ayrıca, "ey" hitabı şiirin her bölümüne yayılmış bir tekrar olarak dikkat çekiyor. Bu, çağrıyı güçlendiriyor ve metni hem kişisel hem de evrensel bir boyuta taşıyor.


2. Hitap ve Anlam Düzeni

Şiir boyunca, şairin kendisiyle, başkasıyla veya bir durumla konuştuğu seziliyor. Hitap edilen özne bazen açık (örneğin “Sen dur”), bazen örtük (“Kim bilir neyi saldığımız”). Bu belirsizlik, Edip Cansever’in tipik bir özelliği olarak, okuru sürekli bir anlam arayışına itiyor. Ayrıca, "git" ve "kal" emir kipleriyle varoluşsal bir ikilem vurgulanıyor: hareket ile durağanlık, terk ile bağlılık arasında gidip gelen bir ruh hali var.


3. Temalar

Şiir, birkaç ana tema etrafında şekilleniyor:

a) Yalnızlık ve İnsan İlişkileri

"Kim bilir neyi saldığımız bu da, yalnızlığımız gel"  

 Yalnızlık, bireyin hem kaçtığı hem de yüzleşmek zorunda olduğu bir gerçeklik olarak karşımıza çıkıyor. İnsan ilişkilerinin eksikliğini, kalabalıklara rağmen var olan yalnızlığı ifade ediyor. Gözlemler ve ince detaylar (“ellerimiz biraz ince, biraz da çok kelimeli”) bireyin kendisiyle veya bir başkasıyla kurduğu bağları sorguluyor.

b) Varoluş ve Hareket

"Olsun neresi olursa, git karanlık ama git"

 Burada, insanın yer değiştirme arzusu, varoluşunu kanıtlama isteği ile harmanlanmış. Ancak bu hareketin yönü belirsiz: karanlığa gidiş de bir ihtimal. Bu, hayatın yönsüzlüğünü ve bireyin anlam arayışını çağrıştırıyor.

c) Sevgi ve Tutku

"Oysa sevgimiz yerde, kara sevda sen uç ey!"

 Sevginin somut ve soyut halleri karşılaştırılıyor. Tutku (“kara sevda”) uçmaya, yani özgürleşmeye çağırıyor, fakat sevgi yeryüzünde, somut bir bağ olarak tanımlanıyor. Sevginin bu ikili doğası, şairin zihinsel bir çatışma içinde olduğunu gösteriyor.


4. Görsel ve Duyusal İmgeler

Şair, duyulara hitap eden imgeler kullanarak yoğun bir atmosfer yaratıyor:

  • "Ay, pencere, göz!": Gözlem, bakış ve dış dünyayla etkileşim vurgulanıyor.
  • "Yırtıcı kuşları mı gözlerimizin": Gözlerin yırtıcı bir kuş gibi hareketli ve izleyici olduğu ima ediliyor. Bu, insanın zihinsel karmaşasını ve duygusal yoğunluğunu betimlemek için güçlü bir metafor.
  • "Yetmez mi dalgası vursundu azıcık gözlerimize": Burada doğanın bir parçası olan dalga, insana dokunan ve anlam arayışına katkı sunan bir unsur olarak görülüyor.

5. Şairin Sesine Dair

Şairin kendi varlığını sorguladığı dizeler dikkat çekici:

"Benim bu çok elli, bu çok gözlü delişmen"

 Burada, şair kendisini birçok yöne çekilen, karmaşık bir kişilik olarak tanımlıyor. "Ben çok ey!" ifadesi ise kimlik ve varlık arayışındaki dağınıklığı, çoğulluğu ifade ediyor. "Ey" hitabı, hem şairin kendisine hem de dış dünyaya dönük bir sesleniş olabilir.


6. Sonuç

Bu şiir, Edip Cansever’in varoluşçu bir bilinçle kaleme aldığı, içsel karmaşasını ve insan ilişkilerindeki çıkmazlarını dile getirdiği etkileyici bir metin. Anlam katmanları okuyucuyu sürekli düşünmeye sevk ediyor. Şairin dünyasında bir yolculuğa çıkarken, şiirdeki çağrışımlarla kendi benliğimize de bakma fırsatı buluyoruz.

Yorumlar