Türkiye'nin Adresi [Metin Eloğlu]

-I- tavsayan bir rüzgârdaki hadilik sudaki buğulanıma direniş gece indi miydi ot güne upuzuyor geceye daha yıl var peki ne bu hırsız merdiveni bir de oturasılık tutturdun tam giderayak —inim inim gözleri— yahu silme ısırgan buralar, azıcık çömel peki güze doğru istanbul’da bir kuş öter yazları kuş ne, yaz niye, istanbul nere a deli burası önce türkiye, sonra pompei’nin son günleri -II- pıyrım pıyrım bir deniz hırpani bir gökyüzü nereden bulup döşerler salıncakta bebeler çünkü’lerin, ya da’ların savsağında hani’celer, belki’celer, ama’calar gözleri güme gidiyor ilk, gitsin mi sen oğlusun sonra bir bacağı yitiyor, ellerini alakoyuyorlar dişleri hiç mi hiç, dişleri de olsa mıydı ciğerine takıyor bir sabanı, üç evlek öteye çekeliyor bir yayan yulaf sepeliyor yarısı kendi barsağı köpürmüş tezeklere dalağı dökülüyor, kelliği bir kentiçi kavşağında buluyoruz son ne yüreği ne şahdamarı ne kirpiği onu sap, sen oğlusun -III- et kılçık yoğrumları bu ya daha da inceltemezsin zarganaları su dinik a...

Mola [Cemal Süreya]


 – Kartallar dolanıyor generalim

– Kartallar dolanır da dolanmaz da

Kaç tane vurmuştum Mütarekede

Ama düşman demeye dilim varmıyor

Zaten böyle durumlarda ve aşkta

Taşınacak silah değildir gurur


– Ölüyorum yüzbaşım ölüyorum

– Bana bak ben yüzbaşı değilim

Üstelik biraz sonra talim var

Dört rüzgârı biçen mitralyözlerin

Uçlarında gökyüzü mayalanıyor


– Çavuş pırpırların ne mavi

– Görünce kamaştı da ellerim

Şah İsmail’in üç sevgilisini

Gülizar, Gülperi, Arap Üzengi


– Asker su ver asker

– Ben asker değilim nişanlıyım

Şiirin Tahlîli

Cemal Süreya’nın “Mola” adlı şiiri, savaşın absürtlüğünü ve insanın bu tür kaotik durumlarda yaşadığı duygusal ve psikolojik karmaşayı ele alan etkileyici bir eser. Şiir, savaş sahnesinde geçen diyaloglarla şekillenirken, okura savaşın trajik ve ironik yönlerini güçlü bir şekilde hissettirir.


1. Tema ve Ana Fikir

Şiirin ana teması, savaşın getirdiği anlamsızlık ve bireysel kimliklerin savaş içinde erimesidir. Şair, savaş gibi ciddi bir durum içinde bile bireysel kimliklerin, duyguların ve çelişkilerin var olduğunu vurgular. Ana fikir, savaşın insanlar üzerindeki yıkıcı etkisini, absürtlüğünü ve bireysel deneyimlerin bu büyük makine içinde nasıl kaybolduğunu göstermektir.


2. Şiirin Yapısı ve Üslubu

  • Diyalog Formu: Şiir, askerî bir sahnede geçen diyaloglarla yapılandırılmıştır. Bu, sahneyi bir tiyatro oyununa veya savaşın içinde geçen bir kısa filme benzetir.
  • Sade ve Doğrudan Dil: Cemal Süreya, karmaşık imgeler yerine sade bir dil kullanır. Bu sadelik, savaşın trajik boyutunu daha da çarpıcı kılar.
  • İroni ve Absürtlük: Şiirin en dikkat çekici özelliği, savaşın absürtlüğünün ironik bir şekilde işlenmesidir. Ciddi bir savaş ortamında geçen diyaloglar, karakterlerin savaşın anlamına yabancılaşmış olduğunu gösterir.
  • Anlam Çatışmaları: Konuşmalarda geçen ifadeler arasında çelişkiler ve çatışmalar bulunur. Bu, savaşın kaotik doğasını ve insanların bu kaosta yaşadığı kimlik bunalımını yansıtır.

3. Şiirdeki Ana Karakterler ve Diyaloglar

Şiir, farklı askerlerin veya asker olduğunu düşünen karakterlerin konuşmalarıyla ilerler. Her bir karakter, savaşın farklı bir yönünü veya insanın savaş karşısındaki durumunu temsil eder:

General ve Yüzbaşı Diyaloğu

  • General, geçmişteki savaşlardan bahseder: "Kaç tane vurmuştum Mütarekede." Ancak bu sözler, bir gurur ya da zafer anlatımı gibi değil, daha çok bir yabancılaşma ve geçmişe duyulan ironi içerir. "Düşman demeye dilim varmıyor" diyerek savaşın düşmanlık kavramını bile anlamsızlaştırır.
  • Yüzbaşı, rütbesini bile unutan veya artık kendini o rütbeyle tanımlamayan bir kişidir: "Bana bak ben yüzbaşı değilim." Bu, bireyin savaşın içinde kimlik kaybı yaşadığını gösterir.

Çavuş ve Şah İsmail

  • Çavuş, savaşın içindeki güzellik anlarını yakalamaya çalışır: "Pırpırların ne mavi." Ancak, bu güzellik algısı, savaşın trajedisiyle çelişir.
  • Şah İsmail’in üç sevgilisini anarak tarihi ve romantik bir hayal dünyasına kaçar. Bu, savaş ortamında insanların gerçeklikten uzaklaşma ihtiyacını ve bir kaçış arayışını temsil eder.

Asker ve Nişanlı

  • "Asker su ver asker" diyen birine, "Ben asker değilim, nişanlıyım" cevabı, savaşın bireysel kimlikleri nasıl aşındırdığını ve kişisel yaşamları nasıl etkilediğini vurgular. Nişanlılık, bir aşk ve bireysellik sembolü olarak savaşın soğuk yüzüne karşı konumlanır.

4. Şiirin Metaforları ve İmgeleri

  • Kartallar: Gökyüzünde dolanan kartallar, hem savaşın dehşetini hem de onun bir doğa olayı gibi algılanışını simgeler. Generalin bu durumu umursamaz bir şekilde "dolanır da dolanmaz da" diye geçiştirmesi, savaşın anlamsızlığına dair bir vurgu yapar.
  • Mitralyözler ve Gökyüzü: "Dört rüzgârı biçen mitralyözlerin uçlarında gökyüzü mayalanıyor" ifadesi, savaşın doğa üzerindeki yıkıcı etkisini ve aynı zamanda bu kaosun içinde yeni bir şeylerin doğabileceğini ima eder.
  • Şah İsmail’in Sevgilileri: Tarihsel ve romantik bir referans olan bu sevgililer, savaşın ortasında bile insanın duygusal ve hayalperest yanını koruduğunu gösterir.
  • Rütbeler ve Kimlikler: Rütbe ve askerî kimlikler, bireyin kişisel özelliklerini bastırır. Ancak karakterler, bu kimliklerin ötesinde bireysel yanlarını ifade etmeye çalışır.

5. Savaşın Absürtlüğü ve İnsanî Yan

Cemal Süreya, savaş gibi ciddi ve yıkıcı bir temayı işlerken, savaşın kendi içinde taşıdığı absürtlüğü ortaya koyar. Karakterlerin diyalogları, savaşın mantıksızlığını ve insanın bu kaos içinde kaybolmuşluğunu anlatır:

  • Savaşın ortasında geçen mizahi veya anlamsız diyaloglar, bireylerin bu duruma adapte olmaya çalışırken yaşadığı yabancılaşmayı ifade eder.
  • Karakterlerin kendilerini rütbelerle veya savaş rolleriyle değil, bireysel hikâyeleriyle tanımlamaya çalışması, savaşın insan doğasına ne kadar ters olduğunu gösterir.

6. Sonuç ve Değerlendirme

Cemal Süreya’nın “Mola” adlı şiiri, savaşın bireyler üzerindeki etkisini, kimlik kaybını ve savaşın içindeki absürtlüğü ironik bir dille anlatır. Şair, bireysel kimlikleri ve insani yönleri ön planda tutarak, savaşın insan hayatını nasıl anlamsızlaştırdığını vurgular. Şiir, savaşın sadece cephede değil, bireylerin ruhlarında da nasıl bir yıkım yarattığını, diyaloglar ve imgeler üzerinden etkileyici bir şekilde işler. Bu eser, savaşın karanlık yüzünü insanileştiren ve sorgulayan bir metin olarak dikkat çeker.

Yorumlar